VELHASIL-I KELAM NE İSTEDİYSE KENAN!
Sözlerime Memur-Sen Konfederasyonumuzun kamuda kılık kıyafet özgürlüğü talebiyle geçen ay başlattığı "Özgürlük İçin 10 Milyon İmza" kampanyasına destek veren gerek yurt içi gerekse yurt dışındaki özgürlük elçilerine ve sevdalılarına teşekkür ederek başlamak istiyorum.
Kampanya ülke genelinde 15 Şubat 2013 Cuma günü yapılan basın açıklamalarıyla sona erdi.12 Milyondan fazla katılımla Türkiye ve hatta dünya rekoru da kırıldı diyebiliriz.Kampanya başladığı günden bu yana “Memur-Sen neden böyle bir kampanya yapma ihtiyacı duydu” sorusu gündemden hiç düşmedi. Yazılı ve görsel basın aracılığıyla da sık sık aynı suale muhatap bırakıldık. Bu sorunun cevabı; Genel Başkanımız ve Konfederasyona bağlı sendikalarımızın başkanları ve temsilcileri tarafından yeteri kadar anlatılmış olduğundandır ki 10 Milyon hedeflenen kampanyaya 2 Milyonu aşkın bir farkla katılan insanlar Kamuda kılık kıyafet yönetmeliğinin darbe ürünü olduğu ve artık günümüz Türkiyesi’nde ihtiyaca cevap veremediği söylenerek çöpe atılması gerektiği mesajı verilmiştir.
Bizler aklımızın ve yaşımızın yettiği kadarıyla daha önceki darbelere şahitlik yapamamış olsakta, 1980 darbesinin canlı şahitlerindeniz. Bu darbe sonrasında yurdum insanının özgürlükleri her alanda kısıtlandı, Düşünmek, okumak, yazmak, giyinmek “ Velhasıl-ı kelam ne istediyse Kenan!” yasaklandı bu ülkede.12 Eylül darbesi yüzünden insanlarımız standartlar gereği yaşayamaz, düşünemez, yazamaz, okuyamaz açıkçası adım atamaz hale geldi. Özgürlükler imtiyazlı birilerine göre ayar edildi. Suçu sadece simit satmak olan gariban bir simitçi bile sadece oradan simit satmak için geçerken siyasi fikir suçlusu sayıldı ve bir kaç gün içinde bir sağdan bir soldan “asmayalımda besleyelim mi” diyenlerce asılmadı mı? Asıldı!
Tüm darbeler gibi 12 Eylül’de yapılan askeri darbe ile uzun yıllar milletin sinesinde hissedeceği derin yaralar açtı. Üzerinden tam 32 yıl geçti. Türkiye, darbenin açtığı yaraları hala kapatamadı. 0 dönem cezaevlerinde aylarca işkence görenler, yaşadıkları insanlık dışı uygulamaları unutamadıklarını hala hem yazıyor hemde söylüyor, gelecek nesiller için de yeni bir 12 Eylül'e “hayır” diyorlar.
Bu darbe ile ülkemizde birçok mağduriyet yaşandı bunlardan bir kaç istatistik; 650 bin kişi gözaltına alındı. 517 kişiye idam cezası verildi, 50'si asıldı. 30 bin kişi 'sakıncalı' olduğu gerekçesiyle işten atıldı. On binlerce kişi ülkeyi terk etti. 300 kişi şüpheli bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. Bunlar Evren paşa önderliğindeki cuntanın gerçekleştirdiği 12 Eylül darbesinin hatırlara gelen ilk bilançoları.Darbenin üzerinden 32 yıl geçti. O günlerde kanlı işkenceler yaşayan, asker ve polis eliyle akıl almaz yöntemlerle şiddete maruz kalanlar o anları bir gün bile unutmadı. Tanıkların bizzat yaşadığı olaylar, 12 Eylül'ün bütün kesimlerinin nasıl bir işkenceye maruz kaldığını gösteriyor. Acı hatıralar, 'intihar ya da şüpheli' denilerek kayıt dışı tutulan ölümlerin aslında taammüden cinayet olduğunu gözler önüne seriyor. Bir nesli yok eden kanlı darbenin aktörleri de mağdurları da hala aramızda yaşıyor.
İşte 80 darbesi sonrası bizlere miras olarak birçok yasak ve engellemelerde kaldı. Ülkede siyaset yapmak, sendikal eylemlerde bulunmak vs. tüm sivil toplumun önü kesildi. Birileri istedi biz yaptık, birileri istedi biz onların istediği gibi yaşamaya mecbur bırakıldık.
1980 sonrası gerek çalışma hayatı gerekse toplumsal hayata dair her şey biz istemesekte birilerinin istediği şekilde yasalaştı, Kanunlaştı ve zorunluluk şeklinde bizlere sunuldu. Bu sunumlardan bir tanesi de kampanyamıza konu olan “Kamuda kılık kıyafet yönetmeliğiydi.”
Bu yönetmelik ile;
Çalışanların saç tarama şekli, ayakkabı modeli, etek boyu, gömlek yakası, bıyığı, favorisi, saç şekli, saçların açık veya kapalımı oluşu (ki kesinlikle açık olma şartı var) herşey bir kılıfına uydurulmuş, ülkemize o zaman hakim , şimdi hapishanelerde yatmamak için çeşitli hastalıklarla mücadele edip ölüm ellerine geçmeyen bir güruhun istediği tek tip insan modeli benimsenmiş ve ülkem insanı o güruhun istediği şekle uzun yıllar büründürülmüştür. Bu örnekleri daha da zenginleştirmek mümkün. İşte bunlar darbenin ürünleridir. Ancak “Kamuda Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik”de bu ürünlerdendir.”
Bu yönetmelikle insanların şekli önemlidir. Kadına her türlü hak verilir. Eşit denilir. Yönetmeliğe sorarsanız kadın inancı gereği başı kapalı olursa tüm kamusal alanlardan mahrum ve mağdurdur. Kadının saçına ve örtüsüne göre şekil edilmiş bir yönetmelik 21.yüzyılda kadının şahsına ve fikirlerine hakarettir. Sadece başörtüsüne takılmak kadının başörtüsü altında ki beyni ve dişüncesine hakarettir. Allahın yarattığı bir kul olan kadının şahsına da hakarettir.
Kamuda başı açık çalışabilen kadınlar varken, başını örterek çalışma hakkını kullanamayan kadınlar gerçeği de göz ardı edilmemelidir.
"Kamuda kadınlar kategorize edilmemeli, kadınlar arası ayrımcılık uygulanmamalıdır. Ülkenin hür ve eşit bütün yurttaşları aynı hakları bu yönetmelik sayesinde kullanamamakta, kadın-kadın eşitsizliğine neden olmaktadır. Özellikle inancı gereği başörtüsü takan kamu çalışanlarına zorla başları açtırılmakta ve bu uygulamayla bizzat devlet tarafından kadına psikolojik şiddet (Mobbing) uygulanmaktadır. Yapılan “Cinsiyet ayrımcılığıdır” Demokratikleşme yolunda önemli adımlar atan ve lider ülke olma konumunda olan Türkiye bu ayıbından en kısa zamanda kurtulmalıdır.
İşte bu yüzdendir ki Memur-Sen Ülkem insanının ve 30 yıldan bu yana siyaset yapanların da düşündükleri ancak dillendiremedikleri hislerine tercüman olmak için bu kampanyayı başlatmıştır. Kampanya başlar başlamaz imzalar yağmaya başlamış, yıllardan beridir “benimde annem kapalı, ninelerimiz kapalı” diyen ancak icraate gelince“kanun bunu emrediyor” diyen milyonlar imza atarak bu ülkede açıklara da kapalılara da özgürlük talep etmiş ve bugün itibarı ile 12 milyonu geçen imzalar genel merkezimize ulaşmış, yapılan basın açıklamaları ile de tüm dünya bundan haberdar olmuştur.
Bu kampanya ile toplanan imzalar için, bu bir dünya rekorudur da diyebiliriz!
"Daha ilk günden kampanyamızın beklenenin üzerinde ilgi görmesi, Memur-Sen olarak bu kampanyayı başlatmakla ne kadar hayırlı bir iş yaptığımızın açık bir göstergesi olmuştur. Ayrıca bu sonuç, 12 Eylül 2010 referandumunda halkımızın, özgürlük alanlarının genişletilmesi yönünde oylarıyla gösterdiği irade beyanını desteklemiş, bu konunun muhataplarını bir kez daha uyarmıştır.
Ülkemizde son yıllarda darbelerle, darbecilerle hesaplaşma ve demokratikleşme adına önemli adımlar atılmaktadır. Millet olarak hükümetten, ana muhalefetten, muhalefet partilerinden ve TBMM'nin sayın üyelerinden temel hak ve özgürlüklerin kişilerin ve kurumların inisiyatif ve lütfuyla kullanılan bir hak olmasından ziyade, hiç bir minnet borcu duymadan yasalarla teminat altına alınmasını, sivil, özgürlükçü, yasaklardan arındırılmış milli bir anayasanın yapılmasını da acilen bekliyoruz. Millet görevini yapmıştır. Görev sırası siyasilerindir.
Düzenlediğimiz kampanya ile sivil toplum olarak bizler üzerimize düşeni yaptık. Bu milletin yıllardır bilindiği halde göz ardı edilen hislerine tercüman olduk. Tek tip insan yetiştirmenin demokrasinin ruhuna aykırı olduğunu imza altına aldık. Bu kampanyada atılan her bir imza demokratikleşmenin önünü açmak için atılmıştır. Bu imzalarla kılık kıyafet özgürlüğü çekenler demokratikleşme adımlarını hızlandıracaktır.
“Sözlerime” diye başlayan yazımı sonuç olarak, “diyerek” bitirmek istiyorum;
Memur-Sen olarak, kurulduğumuz günden buyana temel hak ve özgürlükler bizim için her zaman öncelik olmuştur. Memur-Sen haksızlığa uğrayanların yanında olma anlayışı içerisindedir. Mazlumun ve mağdurun yanında olmaya, zaliminde karşısında durmaya devam edeceğiz. Dünden bugüne, Temel hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla sağlanması, din ve vicdan hürriyetinin en geniş şekilde yaşanabilmesi için birçok eylem ve etkinlik gerçekleştirdik. Savunduğumuz değerlere ve ilkelere yönelik dayatmaların her zaman karşısında durduk. Bundan sonrada durmaya devam edeceğiz. Bu görev bizlerin hem dünyalık hemde ahiretlik sorumluluğumuz olacaktır. Bu ülkede temel hak ve özgürlükler için son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Çünkü insan yaratılmışların en şereflisidir. İnsana hizmet hakka hizmettir bunu da asla unutmayacağız.
Hoşça ve dostça kalın Allaha emanet olun! S.A
Can CANKESEN
Genel Başkan